Günümüzün en yaygın hastalıklarından birisi: “iletişim kopukluğu” Karşı karşıya kaldığımız birçok konu veya olay karşısında sık sık kendimizi ifade edemediğimizi, anlaşılmadığımızı ya da yanlış anlaşıldığımızı düşünmüşüzdür.
Düzeltmek için son bir gayret gösterilmeye başlanır.
O kadar detaylara girilir ki konuşan amacından uzaklaşır, dinleyen ise kelimeler okyanusunda boğulmak üzeredir. Nefessiz kalır, daralır. Konuştukça düzeleceğini sandığımız şeyler daha da kötüye gitmektedir, gider…
Kişi, odak noktasını kaçırdığı ve gereğinden fazla konuştuğu oranda batar, dibe vurur.
O halde, yanlış nerede?..
İçtenlik ve samimiyetten uzaklaşarak;
– Kullanılması gereken en sade dil yerine konuyu karmaşıklaştırmak,
– Bir cümle ve bir nokta yerine sonu gelmeyen cümleler ve virgüller kullanmak,
– Kısa bir anekdot veya hikaye yerine romanın ilk sayfasından başlamak ve detaylarla kişiyi boğmak,
– Kendini konudan soyutlarken aslında “kendini kendinden soyutlaması”dır…
Sizin farklı veya eklemek istediğiniz bir düşünceniz var mı?