AVUKATLIK & HUKUKİ DANIŞMANLIK & ARABULUCULUK
AVUKATLIK & HUKUKİ DANIŞMANLIK & ARABULUCULUK

Boşanma Davasında Hukuka Aykırı Deliller ve İspat

Designed by Freepik

İspat hakkı, HMK m.189/2: Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz.

İspat, İspat Faaliyetindeki Amaç ve İspat Şekli: Boşanmanın gerçekleşebilmesi için eşlerin TMK m. 161-166 arasında düzenlenen sebeplerden birine dayanarak dava açmaları ve bu davada söz konusu sebebi ispatlamaları gerekmektedir. Fakat, hakimler açısından delillerin serbestçe değerlendirilmesi ve vicdani kanaatin ön planda tutulduğu boşanma davalarında, boşanma sebebi olarak iddia edilen hususlar ispatlansa dahi, hakim ortak hayatın yeniden kurulabilme ihtimaline göre, boşanmaya veya ayrılığa karar verebilir (TMK m.170). İspat faaliyetindeki amaç, dava konusu uyuşmazlıkla ilgili hâkimin bilgisi dışında oluşan ve davadan önce gerçekleşen vakıaların doğruluğu konusunda hâkimde kanaat oluşturmaktır. İspat hakkı, Anayasa m.36’da bir temel hak olarak güvence altına alınmıştır. İspat şekli ise bir davada tarafların iddia ve savunmalarına dayanak yaptıkları maddi vakıaları hangi tür delil veya delillerle ispat etmeleri gerektiğidir. Diğer hukuk davalarından farklı olarak boşanma davalarında kural olarak ikrar hakimi bağlamadığı için (TMK m.184), davalının iddia olunan vakıaları aynen ikrar etmesi veya boşanma talebini aynen kabul etmesi, ispat ihtiyacını ortadan kaldırmamaktadır.

Boşanma Davalarında İspat Yükü ve Karineler: Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. İspat yükü, kendisine ispat yükü düşen taraf için bir yükümlülük olmayıp, sadece usuli bir yüktür. Yani kendisine ispat yükü düşen taraf, bunu yerine getirmeye zorlanamaz. Ancak tarafın ispat yükünü yerine getirmemesi halinde, iddiasının dayanağı olan vakıayı ispat edememiş sayılması ve aleyhine karar verilme riskiyle karşılaşması söz konusudur. Herhangi bir sebeple açılan bir boşanma davasında, davacı dayandığı boşanma nedenini ve bunun temelindeki vakıaları; davalı da bu iddialara karşı ileri sürdüğü savunmaların temelindeki vakıaları ispat yükü altındadır.

Davacının iddia ettiği geçimsizliği hiçbir tereddüte yer bırakmayacak şekilde ispat yükü vardır. Yine TMK m.6 gereğince: Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür ve iddiasını ispata yarar delilleri ibraz etmek yükümlülüğü altındadır. Kaldı ki; tarafların ayrı yaşamaları ve evlilik birliğinin temelden sarsılmış olması boşanmaya karar verebilmek için tek başına yeterli de değildir. Bu koşulun gerçekleşmesinin yanı sıra; iddia edilen vakıaların yaşandığının kanıtlanması ve yaşandığı kanıtlanan maddi olguların eşler açısından müşterek hayatı çekilmez hale getirmesi de şarttır. Bunun ispatı da davacı eşe aittir. (İst. BAM)

Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış mutlak boşanma sebebi olduklarından söz konusu eylemler gerçekleşmiş ve ispat edilmişse hâkim, ortak hayatın diğer eş için çekilmez hale gelip gelmediğini araştırmaksızın boşanmaya karar verir. Dolayısıyla ispatın konusu, hayata kast, pek kötü veya ağır derecede onur kırıcı davranış niteliğinde bir eylemin gerçekleşip gerçekleşmediğidir.

Kanuni bir karineye dayanan taraf ise sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. Dolayısıyla boşanma davasında bir kanuni karine varsa, karine lehine olan tarafın sadece bu karinenin temelindeki maddi vakıaları ispatlaması yeterli olup, karinenin sonucunu ispatlamasına gerek bulunmamaktadır. Her ne kadar kanunda karine olarak geçmese de en az bir yıl sürmüş evlilikte eşlerin her ikisinin birlikte başvurması veya eşlerden birinin açtığı davayı diğerinin kabul etmesi halinde, bu durumun evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğuna kesin kanuni karine olduğu doktrin tarafından kabul edilmektedir

Anlaşmalı boşanmayı düzenleyen TMK m.166/f. 3, c. 1’e göre, “Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır”. Hükümden anlaşıldığı üzere, eşlerin boşanma konusunda anlaşmaları halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Aynı şekilde;

TMK m. 166/f. 4’e göre, “Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”

Terk sebebiyle boşanma davalarını düzenleyen TMK m. 164/f. 1, c. 2’ye göre de “Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.”

Boşanma davalarında uyuşmazlık konusu olan vakıaların kişilerin özel hayatlarında gerçekleşiyor olması nedeniyle ispat güçlüğü yaşanmaktadır. Bu güçlüğün aşılmasında fiili karineler devreye girmekte ve vakıaların ispatini kolaylaştırmaktadır. Zina fiilî, hukuka ve ahlaka aykırı olduğu ve gizli saklı yerlerde yapıldığı için zinanın gerçekleştiğinin doğrudan ispatı oldukça zordur. Zina fiilînin ispatı için hâkim, tarafların emarelerle ispatladıkları hususlardan yola çıkarak zinanın gerçekleştiğine ilişkin fiilî karineler elde edebilir. Yargıtay da çeşitli tarihlerde verdiği kararlarda şu olaylarda cinsel ilişkinin yaşandığına dair güçlü bir karinenin bulunduğunu ve zinanın varlığını kabul etmiştir: Erkeğin başka kadınla uygunsuz fotoğrafları olması, başka bir kadınla birlikte yaşaması, başka kadınlarla yatlarda ve barlarda sık sık birlikte olması, başka bir kadınla tatile gitmesi ve onu sosyal ortamlarda eşi olarak tanıtması, evlilik birliği devam ederken davet ve eğlencelere başka kadınla el ele katılması ve buradan birlikte ayrılmaları, kadının yalnızken geceleyin bir başka erkeği ortak konuta alması.

Boşanma Davalarında Kullanılabilecek Deliller: Taraflar, vakıaların ispatı için delil gösterirler. Dolayısıyla delil bir ispat aracı olduğundan, ispatın konusu için yapılan açıklamalar delilin konusu için de geçerlidir. Yemin, senet ve kesin hüküm kesin delillerdir. Tanık, keşif, bilirkişi, senet dışındaki belgeler ve kanunda düzenlenmemiş deliller ise takdiri delillerdir. Boşanma davalarında kural olarak kanuni delil sistemini değil, hakimin vicdani kanaatinin oluşmasına daha iyi hizmet eden serbest delil sistemi kabul edilmiştir.

 “Başka delillerle desteklenmedikçe, salt taraf beyanına dayanan tanık sözlerine değer verilemez. Hâkim, boşanma veya ayrılık davasının dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe, bunları ispatlanmış sayamaz. Tarafların bu konudaki her türlü ikrarları hâkimi bağlamaz. Dosyada evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığını kabule yeterli delil bulunmamaktadır. Bu itibarla davanın reddi gerekirken, yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi doğru bulunmamıştır” şeklinde ifade edilerek, ikrar olsa dahi bunun hâkimi bağlamayacağı ve söz konusu iddiaların delillerle ispatlanması ihtiyacına dikkat çekilmiştir. (Y2HD)

Yargıtay uygulamasına göre, tanık anlatımları sebebiyle şiddetin varlığının kabul edilebilmesi için de tanık anlatımlarının çelişkiden uzak, görgüye dayalı, taraflardan ve üçüncü kişilerden aktarılan anlatımlar olmaması, inandırıcı, tanığın anlatımının yer ve zaman içermesi gerekmektedir.

Boşanma davasında dava dosyaları da önemli bir ispat aracıdır. Boşanma davasında nafaka ve icra dava dosyasının ispat aracı olarak kullanılması halinde dava tarihi, ret gerekçesi, kabul gerekçesi ile delil olarak kullanılan dava dosyalarının tarafları değerlendirilmektedir. Yargıtay kararlarından ispat aracı olarak kullanılan nafaka ve icra dava dosyalarından yapılan çıkarım ile eşlerin fiili ayrılık süreçlerinde olup olmadığı konusunda mahkemede kanaat oluştuğu anlaşılmaktadır. Boşanma davasında, çekişmeli vakıanın ispatı için ceza dosyaları da delil olabilir. Ceza davasının suç tarihi, ceza davasının ret gerekçesi, ceza davasının kabul gerekçesi ve ceza davasının taraflarının incelenmesi boşanma davasındaki fiziksel şiddetin ispatında dikkate alınır.

Boşanma Davalarında Kullanılamayan Deliller:

  • İkrar: Boşanmada yargılama usulü başlıklı TMK m. 184’e göre, tarafların ikrarları hâkimi bağlamaz. Örneğin, zina veya hayata kast sebebiyle açılan bir boşanma davasında, davalı eşin, söz konusu fiili işlemiş olduğunu ikrar etmesi hakimi bağlamaz. Buna göre, boşanma davasında ikrar olsa bile hakim bu beyanla bağlı olmayıp vicdani kanaatinin oluşması için gerekli araştırmaları yapar. Boşanma davalarında genel kural, ikrarın hakimi bağlamadığı olmakla birlikte anlaşmalı boşanma davalarında bu kural uygulanmamaktadır. Anlaşmalı boşanma davalarında ise hakim tarafların ikrarlarıyla bağlıdır. Dolayısıyla anlaşmalı boşanma davalarında ikrar edilen hususlarla ilgili herhangi bir çekişme ve dolayısıyla ispat faaliyeti söz konusu olmayıp, hakimin de genel olarak anlaşmayı uygun bulması üzerine bu hususlar doğrudan boşanma kararına esas alınır.
  • Yemin: Türk Medeni Kanunu m.184’e göre, boşanma davalarında taraflar birbirlerine yemin teklifinde bulunamazlar. Yemin delili kesin bir delil olup, ispat faaliyetini ortadan kaldırır. Dolayısıyla boşanma davalarında yemin delili mümkün olsaydı, yeminle birlikte başka bir husus araştırılmadan dava sona erebilirdi. Bu da hakimin takdir yetkisini kısıtlayan, vicdani kanaatinin oluşmasını engelleyen ve boşanma davalarının önemiyle çelişen bir durumdur.

Boşanma davalarında hasma yemin teklif olunamayacağı TMK m.150/2 bendinin emredici hükmü gereğinden iken, davacının davalıya yemin teklifine hakkı bulunduğunun hatırlatılması ve davacının buna yanaşmamış olmasının da davanın reddi için gerekçe yapılması usul ve kanuna aykırıdır” (Y2HD)

Hukuka Aykırı Delil Sorunu: Anayasa m. 38/f.6’da “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez” ve HMK m.189/f.2’de “Hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz” şeklindeki düzenlemelerle bu sınır açıkça belirlenmiştir. Günümüzde neredeyse herkesin bir akıllı telefonu bulunmakta ve herkes rahatlıkla başkasının görüntüsünü çekebilmekte, sesini kaydedebilmektedir. Yine gizli aygıtlarla kişilerin evleri veya işyerleri görüntülenmekte, günlük yaşamları kayıt altına alınabilmektedir. Aynı şekilde kişilerin internet ortamındaki gönderilerine, sosyal medya hesaplarındaki yazışmalarına ve paylaşımlarına müdahale edilebilmektedir. Bütün bunlar günümüzde teknolojinin gelişmesiyle birlikte yaygınlaşan özel hayatın gizliliği ihlalleridir.

Yargıtay’a göre, öncelikle temel esas, kişilerin özel hayatlarının gizliliğinin korunması ve delillerin hukuka aykırı yollarla elde edilmemiş olmasıdır. Ancak bunu her somut olay açısından ayrı değerlendirmek gerekir. Boşanma davası da olsa, eğer kullanılan deliller çalınmış, tehdit ya da zorla elde edilmiş ise, zaten hukuka aykırılık söz konusu olup, bu şekilde elde edilen deliller bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz. Yargıtay kararları doğrultusunda bazı hususların delil olarak kullanılıp kullanılmayacağının hukuka aykırı delil sorunu çerçevesinde incelendiğinde;

  • Günlük, Hatıra ve Not Defterleri ile Mektuplar: Yargıtay’a göre, öncelikle temel esas, kişilerin özel hayatlarının gizliliğinin korunması ve delillerin hukuka aykırı yollarla elde edilmemiş olmasıdır. Ancak bunu her somut olay açısından ayrı değerlendirmek gerekir. Boşanma davası da olsa, eğer kullanılan deliller çalınmış, tehdit ya da zorla elde edilmiş ise zaten hukuka aykırılık söz konusu olup, bu şekilde elde edilen deliller bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz. Özel hayatın gizliliği kapsamına giren not defteri, günlük veya mektuplar, kişinin eşi tarafından birlikte yaşadıkları mekanda ele geçirilip mahkemeye delil olarak sunulursa, bu deliller hukuka aykırı yollardan elde edilmemiş sayılır ve mahkemece delil olarak değerlendirilmelidir. Çünkü bunları yazan eş, birlikte yaşamını sürdürdükleri evde diğer eşin bunları görebileceğini bilecek durumdadır.

Diğer taraftan özel hayatın gizli alanları, özel hayatın gizli alanını ilgilendiren delillerle ispat edilebilir. Nasıl ki, kadın başka bir erkekle müşterek hanedeki yatak odasında sevişirken koca tarafından kapı kırılarak içeri girilmesinde hukuka aykırılıktan söz edilemezse, ortak yaşanan evde bulunduran not defterinin elde edilmesi de hukuka aykırı olarak değerlendirilemez. Eşlerin evliliğin devamı süresince birbirlerine sadık kalmaları yasal bir zorunluluktur. Kadının bu konulardaki özel yaşamı, evlilik ile bir araya geldiği hayat arkadaşı kocayı da en az kadın kadar ilgilendirmektedir. Bu nedenle de davalıya ait hatıra defterinin delil olarak değerlendirilmesinde kuşkuya düşmemek gerekir. (YHGK)

Bunların evde dolabın içinde veya yatağın altında gibi gizli yerlerde ele geçirilmesi durumunda da hukuka aykırı yollardan elde edilmiş oldukları kabul edilemez. Burası eşlerin birlikte yaşadıkları bir yer olduğundan, diğer eş için gizli mekân olarak kabul edilmemektedir. Başka bir deyişle hiç kimse evinde elde etmiş olduğu delili hukuka aykırı bir şekilde elde etmiş sayılamaz. Yine, boşanma davalarında eşler iddia veya savunmalarını ispatlamak için, birbirlerine yazmış oldukları mektupları delil olarak sunabilirler. Boşanma davalarında bu mektupların delil olarak kullanılmasının, kişilik haklarına saldırı niteliği taşımayacağı ve yasak delil olarak kabul edilemeyeceği söylenebilir. Çünkü bunlar zaten aleyhinde delil olarak kullanılacak kişi tarafından gönderilmiştir ve savunma hakkı kapsamında bunların delil olarak kullanılmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.

  • Ses ve Görüntü Kayıtları ile Fotoğraflar: Evlilikle birlikte eşler arasında ortak bir yaşam kurulsa da eşlerin birbirlerine karşı özel hayatlarının gizliliği ortadan kalkmamaktadır. Başka bir deyişle eşlerin birbirlerine karşı bireysel hayatları bulunmakta ve buna müdahale edilerek elde edilen deliller hukuka aykırı delil sayılmaktadır. Yargıtay’ın eşin günlüğünün delil olarak sunulması ile ilgili kararında ifade edildiği üzere, eşlerden birisi tarafından ortak yaşam alanında ele geçirilen fotoğraflar da bahsedilen diğer deliller gibi yasak deliller kapsamında sayılmayıp, hükme esas alınabilir. Yine, evde veya sitede ya da başka bir yerde güvenlik için kurulan sistemin kaydı sırasında tesadüfen elde edilen kayıtlar hukuka aykırı delillerden sayılmazlar ve boşanma davalarında delil olarak kullanabilirler.

Hukuka aykırı olarak elde etme ile hukuka aykırı olarak yaratılma arasında ayrım yapılmakta ve hukuka aykırı bir şekilde elde edilen delillerin somut olaya göre kullanılabileceği, ancak hukuka aykırı olarak yaratılan delillerin hiçbir şekilde davada kullanılamayacağı kabul edilmektedir. Bu çerçevede davalı kadının rızası dışında kaydedilen ve sırf boşanma davasında delil olarak kullanılmak amacıyla bir kurgu sonucu oluşturulan CD’nin delil olarak hükme esas alınması kabul edilmemiştir. (YHGK)

Telefon Görüşmesi Kayıtları: Kural olarak telefon görüşmesinin gizlice kaydedilmesi, kişilik hakkının ihlali sayılmaktadır. Ancak kişinin bilgisi ve rızası doğrultusunda telefon görüşmelerinin kayıt altına alınmasında herhangi bir hukuka aykırılık yoktur ve bu şekilde elde edilen kayıtlar delil olarak kullanılabilir. Yargıtay’ın tutumuna göre, eşin telefonuna casus programı yükleyerek elde edilen deliller hukuka aykırı olup, herhangi bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz. Ancak telefonda yapılan görüşmelerin telefondaki ses yükseltici veya başka bir alet kullanılarak üçüncü kişilere dinletilmesi sonucunda, bu kişilerin tanıklığında hukuka aykırılık olmadığı kabul edilmektedir

  • Sosyal Medya Hesaplarından Yapılan Paylaşımlar ve Yazışmalar: Paylaşımlar ve yazışmaların delil olarak kullanılabilmesi için, bunların esas olarak hukuka aykırı bir şekilde elde edilmemiş olması gerekir. Bu doğrultuda sahte bir sosyal medya hesabı açarak başka bir kişinin ismini kullanan eşin elde etmiş olduğu görüşmeler hukuka aykırı delillerden kabul edilmiştir.

Görevli ve Yetkili Mahkeme: Boşanma davasında görevli mahkeme aile mahkemesidir. Yetkili mahkeme ise eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir

 

Kaynakça:

  • 4721 Sayılı TMK
  • 6100 Sayılı HMK
  • ÇELİK, Ferhat, Boşanma Davalarında İspat ve Deliller, 2018
  • GENÇ, Şeyma Sümeyra, Boşanma Davasında Şiddet, 2023
  • ZORLU, Zeki, Boşanma Davalarında İspat, Makale, Konya Barosu Dergisi

 

“Hukuki konularda hak kaybına uğramamak için avukatınızdan destek almanızı tavsiye ederiz.”

Bu makale, makalenin yazım tarihi itibarıyla yürürlükte olan mevzuat dikkate alınarak Av. Arb. Erol Aslan tarafından hazırlanmıştır. Her olaydaki maddi vakalar ve özellikleri ile bunların uygulama ve sonuçları farklı olacağından, bu makale yalnızca bilgilendirme amaçlı olarak hazırlanmış olup, bir hukuki görüş veya öneri teşkil etmez ve bu şekilde yorumlanamaz.

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu sayfanın içeriğini kopyalayamazsınız