Designed by Freepik
Aşırı İfa Güçlüğü, TBK m.138: Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.
Bu madde hükmü yabancı para borçlarında da uygulanır.
Uyarlama Kavramı: Sözleşmenin kurulmasından sonra şartlarda meydana gelen olağanüstü değişiklikler neticesinde, sözleşmenin bir tarafı için, edimin ifası artık dürüstlük kuralına aykırılık arz edecek derecede katlanılmaz hale gelmiş ise, sözleşmenin uyarlanması söz konusu olacaktır. Önceden öngörülmeyen olağanüstü durumların sözleşmedeki şartları değiştirmesi ve taraflardan biri için ifayı beklenemez hale getirmesi halinde, sözleşmenin uyarlanmasının temeli TMK m.2 uyarınca dürüstlük kuralına dayanmaktadır. Sözleşmenin kurulmasından sonra değişen durumlar sebebiyle borcun ifası dürüstlük kuralına aykırılık arz ettiği takdirde, borçlu, sözleşmenin uyarlanmasını talep edebilir. Sözleşmenin değişen şartlara uyarlanmasının dürüstlük kuralı kaynaklı olarak uygulandığı Yargıtay tarafından da kabul edilmektedir. TBK m.138’in madde gerekçesinde de uyarlama isteminin temelinin, TMK m.2’de düzenlenen dürüstlük kuralı olduğu ifade edilmektedir. Dürüstlük kuralına aykırı her durumun, borçluya uyarlama imkanı sağlaması şeklinde bir yorum da yanlış olacaktır. Hakkaniyet ve dürüstlük kuralına aykırılık uyarlama için aranmakla birlikte, bunlar, uyarlama için tek başına yeterli değildir. Uyarlamanın gerçekleşmesi için, TBK m. 138 uyarınca aranan şartlarda göz önüne alınmalıdır.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Eş söyleyişle, sözleşme koşulları borçlu için sonradan ağırlaşmış, edimler dengesi sonradan çıkan olaylar nedeni ile değişmiş olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi, hukuki güvenlik, doğruluk, dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşme hukukunun temel ilkesini oluşturmaktadır. Ancak bu ilke özel hukukun diğer ilkeleriyle sınırlandırılmıştır. Türk hukukunda da öteden beri TMK m.2 ve 4’den esinlenilerek, hem Clausula Rebus Sic Stantibus ilkesi, hem de İşlem Temelinin Çökmesi Kuramı uygulanmak suretiyle, uyarlanma davalarının görülebilir olduğu benimsenmiştir. (Y6HD)
Sözleşmelerin Uyarlanması Hakkındaki Temel İlkeler:
- Sözleşme serbestisi; TBK m.26; “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler” hükmü ile sözleşme özgürlüğü düzenlenmektedir.
- Ahde vefa- sözleşmeye bağlılık (pacta sunt servanda; Ahde vefa, verilen sözün tutulmasını ifade etmektedir. Ahde vefa ilkesine göre, sözleşme, kurulduğu andan sonra aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet edilmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi ise hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak sözleşmeler hukukunun temel ilkelerinden birisidir
- Clausula Rebus Sic Stantibus; her sözleşmenin, şartlar aynı kaldıkça geçerli olduğu anlamındadır. Günümüzde sözleşmelerin uyarlanmasını kabul eden diğer görüşlerin temelini de bu teori oluşturmaktadır. Doktrin ve Yargıtay tarafından da sözleşmenin yapıldığı sırada karşılıklı edimler arasında mevcut olan dengenin, sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle bozulması halinde, sözleşmeye bağlılık ile sözleşme adaleti ilkeleri arasında çelişki oluşacağı, bu durumun dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edeceği ve bu zıtlığın da clausula rebus sic stantibus ilkesi ile giderilmeye çalışılacağı ifade edilmiştir
Konut ve Çatılı İşyeri Kira Sözleşmelerinde Uyarlama ve Şartları: 6098 sayılı TBK m.138 hükmü, 818 sayılı BK’nda yer almayan yeni bir düzenlemedir. TBK’nın “Genel Hükümler” başlıklı birinci kısmında yer alan m.138 hükmü, kanun sistematiği içinde bulunduğu yer sebebiyle, bütün sözleşme temelli ilişkilere uygulanabilen bir hüküm olup, kira sözleşmeleri de bu çerçevede hükmün kapsamına girmektedir. TBK m.138 uyarınca kira sözleşmelerinin değişen şartlara uyarlanması için aşağıdaki şartların da gerçeklemiş olması aranmaktadır;
- Sözleşme kurulduktan sonra durumun esaslı şekilde değişmesi,
- Esaslı biçimde değişen koşulların sözleşmeye etkisinin öngörülemez olması,
- Sözleşmedeki bozulan denge neticesinde ifanın borçludan beklenemez hale gelmesi (ifayı talep etmenin dürüstlük kuralına aykırı olması)
- Durum değişikliğinin uyarlama isteyen tarafa yükletilmemesi,
- Borçlunun borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olmasıdır.
TBK m.138 ile belirtilen şartların gerçekleşmesi halinde, aşırı ifa güçlüğüne uğrayan taraf, hakimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bunun mümkün olmaması halinde ise, sözleşmeyi sona erdirme hakkına sahiptir. Dolayısıyla, hüküm ile aşırı ifa güçlüğünün hem şartları hem de sonuçları düzenlenmiştir.
Yüksek enflasyon, devalüasyon, enflasyon oranındaki aşırı artış olağanüstü nitelikte durum değişikliklerinden kabul edilmektedir. (Y3HD)
TBK m.138 Hükmünün Hukuki Niteliği: Uyarlama hakkı, yenilik doğuran bir haktır. Sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesinin istisnalarından biri kabul edilen “işlem temelinin çökmesi”ne ilişkindir. Önceden öngörülmeyen olağanüstü durumların sözleşmedeki şartları ve edimler dengesini aşırı şekilde bozması halinde sözleşmenin uyarlanmasının temelini TMK m.2 uyarınca dürüstlük kuralı oluşturmaktadır. Kira sözleşmesinin uyarlanmasının iki sonucu bulunmaktadır: Birincisi, sözleşmenin uyarlanması, diğeri ise sözleşmenin sona erdirilmesidir.
Uyarlama hakkını kullanmadan önce kira sözleşmesi taraflarının uyarlamaya ilişkin bildirimde bulunması ve karşı tarafı müzakereye davet etmesi dürüstlük kuralı gereği olmakla birlikte bir zorunluluk olarak düzenlenmemiştir. Konut ve çatılı işyeri kiralarının uyarlanmasına ilişkin uyarlama talep eden taraf mahkeme aracılığıyla hakimden sözleşmenin uyarlanmasını talep etmelidir.
Bazen de sözleşmede olumlu ve olumsuz intibak (uyarlama) kaydı bulunmakla beraber, bu kayda dayanılarak sözleşmenin kayıtla birlikte aynen uygulanmasını talep etmek TMK m.2/2 hükmü anlamında hakkın kötüye kullanılması manasına gelebilir. Böyle bir durumda sözleşmedeki intibak kaydına rağmen edimler arasında aşırı bir isabetsizlik çıkmışsa uyarlama yine yapılmalıdır. İşlem temelinin çöküşüne ilişkin uyuşmazlıkların giderilmesinde kaynak olarak TMK 1, 2 ve 4.maddelerinden yararlanılacaktır. İşlem temelinin çöktüğünün dikkate alınması dürüstlük kuralının gereğidir. (Y3HD)
Kira sözleşmesinin uyarlanabilmesi için, sonradan ortaya çıkan durum değişikliğinin bir taraf için sözleşmenin ifasını dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde değiştirmesi gerekmektedir. Taraflar durum değişikliğine ilişkin riski önceden görerek buna ilişkin sözleşme serbestisi kapsamında sözleşmeye olumlu veya olumsuz uyarlama hükümleri koyabilirler. Konut ve çatılı işyeri kira sözleşmeleri bakımında da sözleşmeye olumlu ve olumsuz uyarlama hükmü konulması mümkündür. Sözleşmede yer alan uyarlama hükümlerinin uyarlamada nazara alınması gerekmektedir.
Karşılıklı sözleşmelerde edimler arasındaki dengenin olağanüstü değişmeler yüzünden alt üst olması, borcun ifasını güçlendirmesi durumunda “işlem temelinin çökmesi” gündeme gelir, işte bu bağlamda hakim, somut olayın verilerine göre alacaklı yararına borçlunun edimini yükseltmeye veya borçlu yararına onun tamamen veya kısmen edim yükümlülüğünden kurtulmasına karar verilebilir ve müdahale ederek sözleşmeyi değişen koşullara uyarlar.” (Y6HD)
Uyarlama Davası: Konut ve çatılı işyeri kira sözleşmelerinde, aşırı ifa güçlüğüne dayanan tarafın hakimden sözleşmenin yeni koşulları uyarlamasını isteme, bunun mümkün olmaması durumunda ise sözleşmenin sona erdirilmesini talep etme hakkı bulunmaktadır. Aşırı ifa güçlüğüne uğrayan taraf kural olarak, hâkimden sözleşmenin uyarlamasını talep eder, bunun mümkün olmaması halinde sözleşmeyi sona erdirebilir. Bir başka deyişle, aşırı ifa güçlüğüne uğrayan taraf, doğrudan sözleşmenin sona erdirilmesini tercih edemez. Uyarlamanın mümkün olup olmadığını hakim resen araştırır. Burada hakim, aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sadece sözleşmenin uyarlanması talep edilmişse, uyarlamanın da mümkün olmaması halinde, sözleşmenin sona erdirilmesine karar veremez. Benzer şekilde aşırı ifa güçlüğü nedeniyle sadece sözleşmenin sona erdirilmesi talep edilmişse, hakim uyarlamanın mümkün olduğuna kanaat getirerek kendiliğinden sözleşmenin uyarlanmasına karar veremez. Böyle durumlarda hakimin davayı reddetmesi gerekmektedir. Ret kararı, şartlar devam ettikçe önceki davada ileri sürülmeyen uyarlama veya sözleşmenin sona erdirilmesi talebi ile yeni bir dava açılmasına engel teşkil etmeyecektir. Hakimin uyarlamanın mümkün olmaması halinde kira sözleşmesinin feshine karar verebilmesi için, davacının, davasını hem uyarlamayı hem de bunun mümkün olmaması halinde sözleşmenin sona erdirilmesini talep edecek şekilde terditli olarak açması gerekmektedir. Hakim uyarlamayı hakkaniyet ve dürüstlük kuralına göre yapacaktır.
Yargıtay, kanunda uyarlama davalarının koşullu olarak açılacağına dair bir sınırlama bulunmadığından, bir yıllık kısa süreli kira sözleşmesine dayanılarak uyarlama davasının açılabileceğini kabul etmiştir. (YHGK)
Hakim sözleşmenin uyarlanmasına ilişkin yöntemi ve miktarı belirlemede serbesttir. Hakim talep edilenden farklı tarzda da uyarlama yapabilir. Ancak, taleple bağlılık ilkesi uyarınca kiracının talebinden daha yüksek bir indirime karar veremeyecektir. TBK m.138 uyarınca kira sözleşmesinin uyarlanması yalnızca kira bedeli ile sınırlı kalmayacaktır. Uyarlama davasında, talep halinde hakim sözleşmenin diğer şartlarında da uyarlama yapabilir.
Sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması yapılırken önce sözleşmede, daha sonra Kanun’da bu hususta intibak (uyarlama) hükümlerinin bulunup bulunmadığına bakılır. Sözleşmede ve Kanun’da hüküm bulunmadığı takdirde sözleşmenin değişen hal ve şartlara uydurulmasının gerekip gerekmeyeceği incelenir. (Y3HD)
Kira uyarlama davası açılabilmesi için çatılı işyeri kira sözleşmesinin uzun süreli olması şart olmayıp, kısa süreli (örneğin bir yıllık) bir kira sözleşmesinde de öngörülemezlik unsurunun gerçekleşmiş olabileceği kabul edilmelidir. Zira kısa süreli bir sözleşme bakımından da edim dengesini bozan düzeyde gelişmeler vuku bulabilir. Enflasyonun hızla yükselmesi karşısında kiralananın satış bedelinin aşırı değerlenmesi ve başlangıç kira bedellerinin kısa sürede artması buna örnek verilebilir. Ancak bunların tek başına vuku bulması sözleşmenin uyarlaması için yeterli değildir. Sözleşme kurulduktan sonra meydana gelen bu olayların somut sözleşmedeki dengeyi önemli şekilde bozduğunun da tespiti gerekir. Yargıtay, bu tespitin sözleşmenin taraflara sağladığı menfaatler ile ekonomik değişikliklerin etkilerinin, kiralananın özellikleri gibi somut olay özelinde belirlenecek tüm objektif ve sübjektif hal ve koşulların esas alınması suretiyle gerçekleştirileceğini belirtmektedir.
TBK m. 331 bakımından önemli sebeplerin ise TBK m. 138’e göre açılacak uyarlama davaları için öngörülen önemli sebeplerden daha geniş kapsamlı değerlendirilmesi gerekir; bu nedenle TBK m. 331 bakımından, bir sebebin önemli olarak nitelendirilmesi için sosyal boyut taşıması (savaş, ekonomik kriz, doğa olayları gibi) zorunlu değildir. Önemli sebebin, fesih beyanında bulunan kiracının yahut kiraya verenin şahsından doğması da ihtimâl dahilindedir. Örneğin; geçirdiği kaza sonucunda ayağı kesilen yahut kör kalan kiracının, apartmanın en üst katında oturması ve apartmanda asansör bulunmamasında durum böyledir. Kiracının kişiliğinden kaynaklanan nedenler; örneğin cinsel sapık olduğunun meydana çıkması, kiralananda kumar oynattığının tespit edilmesi ya da adının terör olaylarına karışması hâlinde de haklı sebebin var olduğu kabul edilebilir. Kiraya verenin şahsında meydana gelen ve önceden tahmin edilemeyen değişiklikler de kiralamaya konu taşınmazdan faydalanmasını acil olarak gerekli kılıyorsa, haklı sebebin söz konusu olduğu kabul edilir.
Kira Sözleşmelerinin Uyarlanması Davası ve Kira Bedelinin Tespiti Davası Arasındaki Farklılıklar: Her iki dava benzer özellikler göstermekle birlikte, esasında aralarında büyük farklılıklar barındırmaktadır;
- Kira sözleşmesi süresi beş yıldan uzun değilse veya yenilenerek beş yılı doldurmadıysa, taraflar, yeni kira yılında uygulanacak kira bedelinin belirlenmesini talep edemeyeceklerdir. Ancak, bu süre içerisinde, kira bedeline müdahale, TBK m.138 anlamında açılacak bir uyarlama davası ile mümkün olabilecektir.
- TBK m.344/3 hükmü ile kira bedeli belirlenmesinde hakim tarafından emsal kiraların, TÜFE ortalamasının ve kiralananın durumunun nazara alınacağı hüküm altına alınmıştır. Buna karşılık, TBK m.138 hükmünün temeli, işlem teorisinin çökmesi ilkesi olduğu için, hakim tarafından mevcut piyasa şartları, ekonomik durum, tarafların sözleşmeyi yapmaktaki amaçları ve farazi iradeleri gibi uyarlama davalarına ilişkin özel durumlar dikkate alınmaktadır.
- Uyarlama ile sözleşme boşlukları hakim tarafından doldurulduğundan, kira bedelinin tespitine ilişkin m.344 ile sayılan hususlar tek başına uyarlama için yeterli olmayacaktır.
- TBK m.345 hükmü uyarınca, kira tespit davası her zaman açılabilir. Ancak kira tespit davasının yeni dönemin başlangıcından en geç otuz gün önceki bir tarihte açılması veya bu tarihe göre kiracıya bildirilmesi halinde, yeni dönem bakımından kiracıyı bağlayacaktır. Buna göre eğer kira tespit davası yeni dönemin başlangıcından 30 gün önce açılmaz veya yeni dönemin başlangıcından 30 gün önce kiracıya bildirilmez ise mahkemece belirlenen yeni kira bedeli, bir sonraki kira dönemi için uygulama alanı bulacak ve tarafları bağlayacaktır. Bununla birlikte kira uyarlama davası açıldığı tarihten itibaren derhal etkili olup süresi devam eden kira sözleşmeleri bakımından da hüküm ifade etmektedir.
- Olağanüstü bir durum nedeniyle sözleşme şartlarında değişiklik yaşanması halinde, kira bedelinin belirlenmesi her zaman istenebilir. Uyarlama, işlem temelinin çökmesi halinde başvurulabilecek bir yoldur. Ancak kira bedelinin tespitinde olağanüstü nitelikte bir durum değişikliği aranmamaktadır.
- Kira bedelinin tespiti davası yalnızca kira bedeline ilişkindir. Uyarlama yalnızca kira bedeline ilişkin olmayıp, kira sözleşmelerinin bedele ilişkin olmayan diğer hükümleri bakımından da mümkündür.
- Kira tespit davasına ilişkin TBK m.344 ve 345 hükmü yalnızca konut ve çatılı işyeri kira sözleşmeleri bakımından mümkün iken, uyarlama davaları tüm kira sözleşmeleri bakımından uygulanması mümkün genel bir davadır.
Uyarlama Davasının Açılma Zamanı: Uyarlama davasının ne zaman açılması gerektiği hususunda TBK m.138 hükmünde bir açıklama yapılmamıştır. Ancak, aşırı ifa güçlüğüne uğrayan taraf üzerinde yarattığı etki ve sözleşmenin ifasını zorlaştırıcı yapısı dikkate alındığında, uyarlama davasının somut olayın özelliklerine göre olağanüstü sebebin ortaya çıkması sonrası, makul bir süre içerisinde açılması gerektiği sonucuna ulaşılmalıdır. Makul süre her somut olay için ayrıca değerlendirilmesi gerekmektedir. Örneğin, aşırı ifa güçlüğüne uğrayan kiraya veren uyarlama talep etmek için olağanüstü durumun geçmesini beklemiş, talebini ileri sürmesine engel bir hal olmamasına rağmen olağanüstü durumun etkileri kalktıktan iki yıl sonra talebini ileri sürmüşse, bu durum kiraya veren bakımından hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir. TBK m.138 hükmü uyarınca, uyarlama talebinde bulunan taraf borcunu henüz ifa etmemiş ya da ifanın aşırı güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa, geçmişe yönelik uyarlama davası ikame edebilecektir. Bu durumu da her somut olay için ayrıca değerlendirilecek makul süre ile sınırlandırmak daha doğru olacaktır. Örneğin, olağanüstü durumun gerçekleşmesi ile beraber kiracı tahliye tehdidi ile karşı karşıya kalmamak adına ihtirazı kayıt ile kira bedellerini ödeyerek, akabinde geçmişe dönük olarak uyarlama davası açabilir.
Uyarlama koşullarının varlığının tespitinde işlem temelinin çökmesi kavramının uygulanabilmesi için, sonradan meydana gelen değişikliklerin önceden teşhis ve tahmin edilememiş olması gerekir. Önceden teşhis ve tahmin edilen sonraki vakıalar uyarlama sebebi olamaz ise de bir tacirin gelecekteki her bir somut tehlikeyi tahmin edebilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte gelecekte meydana gelebilecek her türlü riziko listesinin (deprem, sel felaketi, savaş, sıkıyönetim, ithalat/ihracat yasakları, ekonomik ambargo vs.) bilinebilir olması, o olay yönünden gelecekte meydana gelebilecek somut tehlikenin bilindiği veya bilinmesi gerektiği anlamına gelmez. Böyle bir riskin bilindiğinden veya bilinmesi gerektiğinden söz edebilmek için o iş yönünden somut bir işaret ya da verinin varlığı gerekir. (Y11HD)
Uyarlama Hakkı Sahibi ve Muhatabı: Sözleşmenin uyarlanmasını borçlu kadar, alacaklının da isteyebileceği kabul edilmektedir. Konut ve çatılı işyeri kira sözleşmesinin kiracı tarafından devri halinde de devralan kiracı, olağanüstü durum değişikliği devam etmekte ise uyarlama hakkını kullanabilecektir. Aynı şekilde sözleşmenin kurulmasından sonra kiralananın el değiştirmesi halinde (TBK m.310), yeni malik, kira sözleşmesinin tarafı olacağından, uyarlama hakkını, aşırı ifa güçlüğü yaratan durum devirden önce meydana gelmiş ve devirden sonra da devam etmekte ise ileri sürebilecektir. Ayrıca, her iki sözleşme bağımsız birer sözleşme olduklarından, alt kira sözleşmesinin de asıl kira sözleşmesinden bağımsız olarak uyarlanması mümkündür.
Uyarlama Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme: HMK m.4 uyarınca, kira sözleşmelerinden doğan bütün uyuşmazlıklar ve bu bakımdan kira sözleşmesinin uyarlanması davası, dava konusunun değer ve tutarına bakılmaksızın, sulh hukuk mahkemesinde görülecektir (HMK m. 4/1-a). Dolayısıyla, kira sözleşmesinin uyarlaması davaları bakımından görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesidir. Kira sözleşmesinin uyarlama davaları bakımından genel yetkili mahkeme ise, HMK m.6 uyarınca, davalı gerçek ya da tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeridir. Ancak, sözleşmeden doğan davalarda yetkinin düzenlendiği HMK m.10 uyarınca, kira sözleşmesinin uyarlanması davasının, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde açılması da mümkündür.
Kaynakça:
- 6098 sayılı TBK
- 6100 sayılı HMK
- Yargıtay Kararları
- KÜÇÜKDAĞLI, Ayşegül, Çatılı İşyeri Kira Sözleşmelerine Yüksek Enflasyonun Etkisi, SÜHFD, C. 31, S. 3, 2023, s. 993-1037.
- KELEŞ, Özden, Kira İlişkisinden Doğan Uyuşmazlıklarda Zorunlu Arabuluculuk
- ÇAĞLAYAN, Ayşem Cemre, Konut ve Çatılı İşyeri Kira Sözleşmelerinin Değişen Şartlara Uyarlanması
“Hukuki konularda hak kaybına uğramamak için avukatınızdan destek almanızı tavsiye ederiz.”
Bu makale, makalenin yazım tarihi itibarıyla yürürlükte olan mevzuat dikkate alınarak Av. Arb. Erol Aslan tarafından hazırlanmıştır. Her olaydaki maddi vakalar ve özellikleri ile bunların uygulama ve sonuçları farklı olacağından, bu makale yalnızca bilgilendirme amaçlı olarak hazırlanmış olup, bir hukuki görüş veya öneri teşkil etmez ve bu şekilde yorumlanamaz.