Liderlik burada başlar.

İşyerinde Mikro Saldırganlığın Sinsi İkilemi

Basit üç soru ile başlayalım. Şirketler, geleceğini şekillendirecek kişilerin becerilerini bastırmak mı, yoksa onları değerlendirmek mi ister? Bir yönetici olarak çalışanların, yeteneklerini kullanması için daha iyi şartlar sağlayarak, destek olarak ve yaratıcılığını değerlendirmesi için ona destek oluyor musunuz? Ve son olarak kişileri geri plana mı atıyorsunuz yoksa inisiyatif almasını teşvik ederek görünür olmasını mı sağlıyorsunuz?

   Bir ekip olarak eğer hedeflerinize varmak için motive olmuş personele sahip değilseniz, yatırımlarınızın getirisini ve bunun etkisini asla elde edemezsiniz. Kişileri hedef alan sözsüz küçümsemeler, söylediklerini dinlememek, karşıdaki yokmuş gibi davranarak umursamamak, aşağılayıcı ve alaycı hakaretler veya küçük düşürücü davranışlar. Birisi konuşurken iç çekmek, gözlerini kaçırmak, konuşurken sık sık sözünü kesmek, birisinin yaptığı bir iş karşısında şaşkınlığını dile getirmek (bravo başarmışsın!), belirli projelere belirli kişileri vermek, yüksek sesle konuşmak, duygusallaşan bir kadına regl olduğunu vurgulamak, kilosunu dile getirmek veya mesai bitimine toplantı koymak. Bir çoğumuz bu durumları yaşadık veya yakın şahit olarak deneyimledik. Tıpkı güzel bir şarkının nakaratını dinlerken sizi rahatsız eden, kulakları tırmalayan ve insanın içini titreten bir akort bozukluğu gibidir. Evet, birçok işyerinde yaşanan ve zaman içinde toksik davranışlara neden olan bir yaklaşım: Mikro saldırganlık. Her zaman kötü niyetli olmayabilirler ancak hafife almalar derin sorunlara yol açabilir.

   Birçoğumuz iş yerindeki açık ayrımcılık biçimlerini kolayca belirleyebilsek de mikro saldırganlıklar genellikle çok daha inceliklidir ve fark edilmez. Maruz kalan kişiler de yaşadıkları bu sıkıntıyı bir olay tetikleyene ve patlayana kadar pek bildir(e)mez. İçinde biriktirir. Bir tür önyargı olan bu eylemlerin kişiler üzerinde yarattığı dezenformasyon küçümsenmeyecek kadar derin izler bırakabilir. Dolayısıyla bu davranışları işyeri kültürü kapsamında ele almak için daha derinlemesine anlamamız gerekir. Özellikle de işe yeni başlayanlar, engelliler ve kadınlar bu önyargılara en çok maruz kalanlardır.  

   Mikro saldırganlıkların hem kişiler hem ekipler hem de şirketler üzerindeki olumsuz etkileri zaman içinde kar topu gibi büyür. Tekrarlanan olaylar, alıcı taraftaki insanlar üzerinde ciddi duygusal tahribata neden olarak işlerini yapmalarını zorlaştırır, performanslarını ve gelişme yeteneklerini etkiler. Dolayısıyla;

– İş birliğine zarar verir,

– İş sonuçlarını olumsuz etkiler,

– Korku ve güven duygusuna zarar vererek kurum kültürünü aşındırır.

– Mutsuz bir işyerine zemin hazırlar. O halde şirketlerde yaşanan mikro saldırganlık olaylarını ve örtük önyargıları nasıl azaltabilir, kapsayıcı ve mutlu bir iş yerini nasıl yaratabiliriz?

  • Ekipleri eğiterek farkındalık yaratarak. Mikro saldırganlık hakkında farkındalık yaratmak cevabın bir parçasıdır. Liderler, kuruluşlarındaki önyargıları belirlemek için harekete geçmeli ve bunları ele almak için anlamlı adımlar atmalıdır. Liderlerin hem mikro saldırganlıkların oluşmasını önlemek hem de meydana geldiklerinde olayları yönetmek için atabilecekleri bazı adımlar vardır. Başlamak için en önemli nokta çalışanları eğitmek ve farkındalık yaratmaktır. Kapsamlı eğitim, her çalışanın mikro saldırganlıkların ne olduğunu ve bir mikro saldırganlık meydana geldiğinde nasıl tespit edilip müdahale edileceğini anlamasına yardımcı olabilir. Şirket çalışanlarını bu konularda eğitmek, suçluları kontrol altında tutmaya yardımcı olabilir ve alıcı tarafta bulunanlara yüklenen yükü hafifletir. Saygı kültürünü güçlendirmek ve kendi önyargılarına ilişkin farkındalığı artırma becerilerini geliştirmek pozitif bir iş yeri yaratmada etkin rol oynar.
  • Destekleme kültürünü teşvik ederek. Çalışanlarda farkındalık yaratmak mikro saldırganlıkları bu konuda pozitif etkileyecektir. Bu sorunları düzeltmenin yükünü ait olduğu yere yani hedeflenen kişiye değil bu davranışa sahip kişiye yüklemek liderlere ve İK departmanlarına bağlı. Bir çalışan mikro saldırganlıklarla karşılaşırsa, olay ciddiye alınmalı, doğru kanallardan geçirilmeli ve bu davranışa sahip kişilerin davranışlarının sonuçlarını anlaması sağlanmalıdır. Bu aynı zamanda çalışanların açık bir şekilde geri bildirimde bulunabilecekleri, ayrımcılığa maruz kaldıklarında konuşabilecekleri ve liderlik tarafından desteklenebilecekleri bir ortamın yaratılmasını da gerektirir. Sorunların göz ardı edildiği veya çalışanların konuşmaktan korktuğu bir kültür, düşmanca bir çalışma ortamı yaratır ve mikro saldırganlıkların sürmesine izin verir.
  • Diyalog için fırsatlar yaratarak. Yöneticiler ve insan kaynakları ile açık ve sürekli diyalog yoluyla çalışanların deneyimlerini anlamak, derinliklerde saklanan sorunların açığa çıkmasını sağlayarak kişilerin ve ekiplerin birlikte daha etkin çalışmasına yardımcı olur.
  • Kurum kültürü aracılığıyla şeffaflık yaratarak. Liderler, şirketlerindeki önyargılara yönelik politikaları ve iş süreçlerini değerlendirmeli, belirlemeli ve düzeltmelidir. Her seviyesindeki önyargıyı ortadan kaldırmak için iş süreçlerinde kapsayıcı, şeffaflık ve iş birliği yaratan kültürler oluşturulmalıdır.
  • Açık diyalog ve devam eden geri bildirim için alan yaratarak. Şeffaf olmak ve kişileri dinlememek için nasıl bir nedeniniz olabilir ki!
  • Karşı çıkarak ve itiraz ederek. Seyirci değil, karşı çıkan biri olun. Dışlanmış bir kişiye veya gruba yönelik bir mikro saldırganlığa tanık olursanız, üç maymunu oynamak yerine hedef alınan kişi o an orada olmasa bile davranışın kabul edilemez olduğunu açıkça belirtmek için derhal itiraz edin. Kişiyi uygun bir dil ile uyarın. Sessiz kalmak yapılan davranış karşısında onu görmediğinizi, duymadığınızı veya anlamadığınızı söylemek gibidir.

   Bu yaklaşım içinde olan insanlara sorarsanız bu konuyu kabul etmekte isteksiz davranırlar. Kendini başkalarına iyi ve adil davranan ve onlara yardımcı olmaya çalışan iyi insanlar olduğunu duyarsınız. Bir kişinin mikro saldırganlık yaptığını gördüğünüzde ona bir şeyler söylemek önemlidir. Eğer açıkça konuşmaz veya önyargıları düzeltmezsek diğer bir deyişle görünmeyeni görünür kılmadığımız takdirde yapılanın kabul edilebilir olduğunu düşündüğümüz anlamını da çıkarabilir. Bu konuda başkalarını suçlamak yerine kendimize de meydan okuyabilmeliyiz.

   Mikro saldırganlıkları asla küçümsememeli ve dikkate alınmalıdır. Önemlidir ve daha büyük yapısal sorunların hem belirtileri hem de nedenleri olabilir. İncinmiş duyguların ötesinde ciddi maddi ve manevi sonuçlar yaratır. Mikro saldırganlıkları dile getirmek caydırıcı olabilir, sorunların erken teşhisini sağladığı gibi kapsayıcı bir atmosferin oluşmasına yardımcı olur ve bu günlerde en çok ihtiyacımız olan empatiyi kodlar.

Bir yorum ekleyin

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir